Yakın akrabaların (eşler, kardeşler, çocuklar, torunlar, yeğenler,
kuzenler…vb) hissedar olduğu veya olacağı aile şirketlerinde sürdürülebilir büyüme planı ve kurumsallaşma çabaları olmazsa bir süre
sonra şirket de dağılır, aile de. Türkiye’de ve dünyada bir zamanlar ortak
olan, ama şimdi kanlı bıçaklı küs olan pek çok parçalanmış aile vardır. Aile
şirketi sahipleri işleri idare etmenin yanı sıra kurumsallaşmaya ve sürdürülebilir
büyüme planına da odaklanmaları gerekir. Veliahtlar onların bu çabalarından çok
etkilenecektir. Vizyonu, hedefleri, planları olan bir aile şirketi kısa sürede
kurumsallaşır ve tüm aile fertlerinden en yüksek verimi alır.
…………………….
Patronlar çocuklarının aile şirketlerine kolayca ve kendiliğinden
adapte olacağını sanır. Maalesef çocuklar da aile şirketlerine girince çok
başarılı olacaklarını düşünürler. Oysaki; emek vermeden hiçbir şey olmaz.
Patronlar yanında çalışacak çocuklarını işe alıştırmak için plan yapmalı ve
zaman ayırmalıdır. Baba, aile şirketinde işe başlayacak çocuğuna işi nasıl
öğreteceğini, işi nasıl sevdireceğini, işte kendisini nasıl var edeceğini
önceden düşünmeli ve kurgulamalıdır. Bismillah diyerek çocuğu aile işinde işe
başlatmak maalesef işe yaramıyor.
…………………….
Toplantı kültürü olmayan patronun çocukları da şirkette toplantı
yapmaz.
“Ben her şeyi bilirim” edasıyla çalışan ve yöneticilerine
danışmayan patronun çocukları da kimseye (hatta babasına bile) danışmadan iş
yapmaya kalkışır.
İstişare, beyin fırtınası, ufuk turu gibi teknikleri kullanarak çalışanlarının
fikirlerini almayan patronların çocukları da kararları babaları gibi tek başına
(sadece kendi aklını kullanarak) verir.
Çalışanlara kaba davranan patronların şirkette çalışan çocukları
da çalışanlara saygısızca davranır. Çalışanlardan şikayet gelince de baba
çocuğunu herkesin içinde azarlar. Ulu orta azarlanan çocuğun babasına da,
çalışanlara da, ailesine de, halka da saygısı azalır.
Aile şirketlerinde baba, çocuklar için rol modeldir. İyi eğitim
almamış, başka şirketlerde çalışmamış çocuklar babalarının yönetim tekniklerini
kullanırlar. Babalarının yönetim şeklinin üzerine bir şey koyamadıkları gibi,
babalarının yönetim modelini de yanlış uygularlar. Çocuklarınızın sizden daha
iyi yönetici, sizden daha iyi lider, sizden daha iyi işadamı olmasını istiyorsanız
önce onlara iyi rol model olun, sonra iyi eğitim almalarını sağlayın, bir de
başka şirketlerde çalıştıktan sonra aile şirketinde işe başlamalarını sağlayın.
…………………….
Bir de yukarıdaki örneğin tam tersi vardır. Baba çocuklarına karşı
işte öyle otoriterdir ki; çocuklar işte inisiyatif almaktan çekinir. Sadece
babasının veya yöneticisinin verdiği işleri yapar. Özgüveni yoktur. İşe hayalet
gibi gelir, kimseye görünmeden çalışır, hayalet gibi gider. Bu durumu
çalışanlar arasında alay konusu olur. Sonuçta çocuk daha da içine kapanır,
babasıyla mümkün olduğunca bir araya gelmez. Baba da oğlunun işi yönetemeyeceğini
düşünür ve sittin sene işin başından ayrılmaz. Başka babalar işlerini 50
yaşında evlatlarına devrederken, bu babalar 50 yaşına gelmiş evlatlarına işi
devredemez. Üstelik işi babalarından devralmış evlatları da kendi evladına
örnek göstererek serzenişte bulunur. Halbuki balık baştan kokar. Doğru öz
eleştiri yapabilse 30-40 yaşına gelmiş evladının (evlatlarının) neden işlerin
başına geçmediğini görebilir.
…………………….
Akraba olduğunuz için birbirinize aşırı güveniyorsunuz. Ama bu
güven birbirinize hesap vermeyi ve hesap sormayı bırakmanızı gerektirmez.
Akraba olsun olmasın tüm ortaklar yaptıkları faaliyetler, aldıkları kararlar ve
yaptıkları harcamalar konusunda (öncesinde ve sonrasında) birbirlerini
bilgilendirmeleri ve istişare (görüş alışverişi) yapmaları gerekir. Bunu da
makam odalarında değil, toplantı odalarında yapmalıdırlar. Sadece sözlü değil,
yazılı ve sunumlu olması daha etkili olur.
…………………….
“Bizim aile bağlarımız o kadar güçlüdür ki asla iş yüzünden, gelir
paylaşımı yüzünden kavga etmeyiz” diyen aile şirketi sahibi; bu tezine çok
güvenme, senin gibi düşünüp de görev dağılımı, kar dağılımı, maaş farkı,
otomobil farkı, oda farkı, incir çekirdeği farkı gibi konular yüzünden dağılan
pek çok aile şirketi ve aile var. Her zaman ortaklarına (akrabalarına) adil
davranıp davranmadığını sorgula. Ortaklarına daima “aramızda adil olmayan bir
iş/görev/sorumluluk/gelir” paylaşımı var mı diye sor.
…………………….
Bazı aile şirketlerinin tepesindeki aile fertleri işteki diğer
aile fertlerinin mutsuzluklarını ve huzursuzluklarını görmez veya görmezden
gelir. Ailedeki kaynamayı fark edemeyen, sorunları küçükken çözmeye yanaşmayan
büyükbaş patronlar, aslında içten içe ortaklığın bitmesini istiyor
olabilirler. Hissedar olan aile
fertlerine mobbing (yıldırma) uygulamak yerine, medeni bir şekilde ayrılmayı
konuşmak daha iyidir. Böylece aile şirketi ikiye ayrılır ama aile
dağılmaz.
…………………….
Kardeşlerin ortak olarak iyi geçinmeleri, onların çocuklarının
birbirleriyle ve kuzenleriyle iyi geçinmelerin garanti etmez. Ortaklık yapan
kardeşler çocuklarının ve torunlarının birbirleriyle işte ve dışarda iyi
geçinmelerini istiyorlarsa onlara eşit fırsatlar ve eşit kurallar
sunmalıdırlar. Büyükbaşlar adil olmazsa küçükbaşlar birbirleriyle geçinemez.
Aile şirketlerinin huzurlu çalışabilmesi ve yıllara meydan okuyabilmesi için en
önemli araç adalettir. Bunun da en kolay ve kabul edilebilir yolu Aile
Anayasası’dır. Aile Anayasası sayesinde çocuklar ne yaparlarsa ne
kazanacaklarını (taktir, terfi, mevki, zam, hisse…vb) ve kaybedeceklerini
bilebilirler. Bir aile şirketinde adalet büyükbaşların keyfine bırakılırsa aile
fertleri arasındaki ilişkiler bozulur.
…………………….
Anadolu’da pek çok şirket erkek kardeşler tarafından kurulmuştur.
Bu kardeşler gerçekten büyük zorluklara göğüs gererek şirketlerini var etmiş ve
büyütmüşlerdir. Bu mücadele onların çoğunu stresli, sinirli, acımasız,
hoşgörüsüz hale getirmiştir. Özellikle de işe başlamış çocuklarına karşı
böyledirler. Bu şirketlerde işe başlayan aile fertleri yorum yapamaz, öneri
getiremez ve siner. İşe gelmek istemezler, işteyken ortalıkta gözükmek
istemezler. Sorumluluk almaktan çekinirler. Zamanla kendini etkisiz eleman olarak
göremeye başlar ve hakikaten de etkisiz eleman olurlar. Babalar ise
çocuklarının etkisiz eleman olmalarına çıldırır. Çocuklarına sürekli bağırmaya
başlarlar, ceza olarak da maaşlarını az tutarlar. Çocuklarını azarlayınca,
harçlıklarını kısınca düzeleceğini zannederler. Oysa onlar düzelmek yerine
başka yollara saparlar. Babalara tavsiyem; Az verme hırsız olur, çok söyleme
arsız olur.
…………………….
Yeni kuşakları anlamamakta ısrar etmenin bir faydası yok. Ne baba olarak
ne de aile şirketinin sahibi olarak. Çocuklarınızın sizi anlamasını beklemeyin,
doğrusu; sizin çocuklarınızı anlamaya çalışmanız ve işlerinizi çocuklarınızı
düşünerek kurgulamanızdır. Böyle yaparsanız çocuklarınız işe ve aile şirketine
adapte olabilir.
…………………….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder