Aile şirketi yönetmek kolay gibi görünse de kolay değildir. Ortakların;
kardeşlerden veya baba ve evlatlarından veya yakın akrabalardan oluştuğu,
kritik pozisyonlarda eşlerin, evlatların, yeğenlerin, kuzenlerin veya
akrabaların olduğu aile şirketlerinde güç birliği, dayanışma, özveri,
adanmışlık, çalışkanlık, istişare, birbirine güven gibi olumlu tutumlar olabilir.
Ama aile şirketlerinin hepsinde bu olumlu tutumlar yoktur. Ya da belli bir süre
sonra veya belli bir büyüklükten sora bu olumlu tutumlar ortadan kalkmış
olabilir.
Pek çok aile şirketinde ortaklar ve aile fertleri
birbirlerine karşı olumsuz duygu ve tavırlar içindedir maalesef. Yıllardır
birlikte yaşamanın ve çalışmanın getirdiği kötü anılar aile bağlarını
zayıflatmıştır. Bir arada kalmak için zorlama bir “birliktelik” şiar
edinilmiştir ama gruplaşmalar, ayrışmalar, kırgınlıklar çok derinleşmiştir. Artık
aile şirketi olmak şirkete de aileye de zarar vermektedir. Duygular ve olaylar
bu raddeye gelmeden, yani derin yaralar açılmadan önce aile şirketlerinin
ortakları ve veliahtları bir arada kalabilmenin inceliklerini öğrenmeli ve
hayata geçirmelidirler.
Aile şirketlerini başarılı bir şekilde yönetmek ve geleceğe
taşımak için ortaklara ve onların evlatlarına önemli görevler ve özveriler düşmektedir.
Hem aile bağlarını koruyup hem de başarılı bir işletme yönetmek ciddi bir denge
gerektirir. Ancak, aile içi dinamikler yönetilmezse bu şirketler zamanla
zayıflayabilir.
Bu makalede, aile şirketi ortaklarına ve veliahtlarına, aile
ile şirket arasında nasıl bir denge kurmaları ve öncelik tanımaları konularında
görüşlerimi aktaracağım.
Aile şirketlerinde hissedarların en önemli görevlerinden
biri, aile ve şirket arasındaki dengeyi sağlamaktır. Bu denge, şirketin uzun
ömürlü olması ve ailenin refahı için kritiktir. Hem aile çıkarlarını gözetmek
hem de şirketin uzun vadeli sürdürülebilirliğini sağlamak arasında dengenin
varlığı önemlidir.
Aile üyeleri, şirketin başarısı için çalışmalı ve şirketin
sürdürülebilirliğini sağlamalıdır. Bu, şirketin uzun vadeli başarısını ve aile
varlıklarının korunmasını sağlar. Öte yandan şirket, aile üyelerine istihdam ve
finansal güvenlik sağlamalıdır. Ancak, bu hizmetler profesyonel ve adil bir
şekilde sunulmalıdır.
Şirket ailenin çiftliği veya oyuncağı olmamalı, ailenin
hayrı için profesyonelce yönetilmelidir. Eğer böyle yapılırsa şirket büyür,
zenginleşir ve karlılaşır. Bu da en çok aile fertlerine yarar.
Aile şirketlerinin başarılı olabilmesi için kurumsallaşma
süreçlerini tamamlamaları önemlidir. Bu, hem şirketin hem de ailenin uzun
vadeli çıkarlarını korur. Kurumsallaşmanın temel ayağını liyakat oluşturur.
Liyakatı kısaca; tüm mevkilere o mevkileri hak edenlerin oturmasıdır, diye
açıklayabilirim. Yani aile fertleri hak etmedikleri pozisyonlara
atanmamalıdırlar. En alt seviyeden başlayıp, hak ede ede kariyerlerinde
ilerlemelidirler. Gerekiyorsa (hak etmiyorsa) terfi almamalıdırlar. Hatta ve
hatta çalışmayan, huzuru bozan, kötü örnek olan, zarar veren aile fertleri aile
şirketinin dışında (bir süreliğine veya süresiz) tutulmalıdırlar. Dışarıda
durdukları süre boyunca akıllı/başarılı işlere imza atarlarsa, eski
olumsuzluklarından sıyrılmışlarsa aile şirketine geri dönebilmelidirler.
Aile şirketinde çalışmaktan sıkılan veliahtlara başka
şirketlerde çalışmasına veya başkalarıyla ortak girişimlerde bulunmalarına izin
vermelisiniz. Buralarda elde edeceği tecrübeler aile şirketine katkıda
bulunabilir. Ayrıca unutmayın tüm aile fertleri aile şirketinizde çalışacak
diye bir zorunluluk olmamalıdır. Aile şirketinizde veliahtlarınız kendi
istekleriyle çalışmaları daha iyidir. Gönülsüz çalışan veliahttan ne aile
şirketine ne de kendisine hayır gelmez. Bırakın kendi potansiyelini
sınayabileceği işte çalışsın. Dönerse sizindir. Dönmezse kendi bileceği iştir.
Aile şirketinizde yer almak istemeyen veliahtlarınızın
kararlarına sabırla destek çıkın, destek çıkamıyorsanız bile karşı çıkmayın.
Bırakın başka alanlarda tecrübelensinler. Aile şirketiniz başarılıysa ve
büyüyorsa, veliahdınız er ya da geç aile şirketine dönecek veya el atacaktır.
Çünkü eninde sonunda hisseler ona kalacaktır. Başka işlerde tecrübelendiyse
aile şirketinize döndüğünde daha fazla katkısı olacaktır. Başka işlerde
başarısız olduysa, aile şirketine haddini bilerek geri dönecek, kimseye gölge
etmeden ve huzursuzluk çıkarmadan çalışacaktır.
Aile şirketinde çalışan veliahtlar pozisyonlarının gereği
olan maaşı almalıdır. Çalışmayan veliahtlar ise SGK’lı olmaya ve belli bir
ücret (örneğin asgari ücret) almaya devam etmelidirler. Yani çalışmayanlar
sigortasızlıkla ve parasızlıkla cezalandırılmamalıdır.
Aile şirketini sürükleyen hissedar siz olabilirsiniz. Bu
sizin veliahdınızın da aile şirketini sürükleyeceği anlamına gelmez. Önemli
olan tüm hissedarların veliahtlarından en az birinin aile şirketini
sürükleyecek vasıfta, kültürde, uyumda ve vizyonda olmasıdır. Bu hangisiyse onu
desteklemeniz, onun gelişimine önem vermeniz, onun ön plana çıkmasını
sağlamanız daha doğru olacaktır. Hak edenin sözü ele alması, aile şirketine
liderlik etmesi daha doğru olacaktır. Çok konuşan ama boş konuşanın, cahil
cesareti olanın, işlerden anlamayanın, öz farkındalığı düşük olanın aile
şirketine liderlik yapmasına izin verirseniz aile şirketinin dağılmasını
garanti altına alırsınız.
Eğer veliahtlar arasında birden fazla lider adayı varsa, bu
harika bir durumdur. Gerçek lider adayları birbirleriyle geçinmeyi, istişare
ederek yönetmeyi, birbirlerine güvenmeyi bilirler. Aile şirketiniz emin ellerde
demektir. Yeter ki liderlik özelliği olmayan veliahtlar hazımlı olsunlar ve
gölge etmesinler. Kim aile şirketini ileri götürecekse dizginleri ona
bıraksınlar. Çünkü o gerçekten liderse zaten tüm hissedarlara danışarak,
onların rızalarını alarak aile şirketini yönetecektir.
Veliahtların gelişimini sadece onlara bırakmamalısınız.
Eğitimleriyle ilgilenmelisiniz. Hepsinin üniversite mezunu olması bir yabancı
dil bilmesini sağlamalısınız. Mümkünse farklı fakültelerde okumaları (farklı
meslek lisansları edinmelerini), farklı diller öğrenmelerini sağlamalısınız.
(Hepsi işletme mezunu, hepsi İngilizce bilen olması gerekmiyor.) Çalışırken de
eğitimler almalarını sağlamalı ve desteklemelisiniz. Hatta psikolojik
yapılarını geliştirmek için psikologlardan terapi almalarını da sağlamalısınız.
Sosyalleşmelerinde korkmamalı, kaliteli çevre edinmeleri için yol gösterici
olmaya çalışmalısınız.
Eğer siz iş kitapları okursanız, iş dergilerini takip
ederseniz, internetteki iş makalelerini ve videolarını paylaşırsanız, iş
konferanslarına giderseniz, işle ilgili eğitimiler alırsanız, veliahtlarınıza
iyi örnek olursunuz. Pek çok iş adam kazandığı paraya bakarak “ben oldum”
der. Haliyle çocukları da “ben oldum” edasıyla dolaşır. Kendisini
geliştirmeye çalışmaz. Eğer işinizin sizden sonraki kuşaklar tarafından da
başarıyla devam ettirilmesini istiyorsanız, öğrenen patron olmaya çalışın ki,
veliahtlarınız da öğrenmeye açık olsunlar. Genlerle sadece fiziksel özellikler
aktarılır, iş zekası aktarılamaz. Ayrıca unutmayın ki; “ben oldum demek,
bittim” demektir.
Tüm veliahtların fikirlerine değer verin, dinleyin,
değerlendirin. Bunu yaptıkça onların daha kaliteli fikir ürettiklerini, öneri
yarışına girdiklerini göreceksiniz.
İşlerle mi uğraşacaksınız veliahtlarla mı? Cevap; her
ikisiyle de. Aile şirketini geliştirmek ve büyütmek büyük bir başarı değildir.
Böyle milyonlarca şirket var. Aileyi geliştirmek, ikinci nesli işe başarıyla
adapte etmek, nesiller boyunca aktarılacak iş ve aile kültürü oluşturmak daha
büyük başarıdır.
Şirket iyi ve başarılıysa ailenin bir arada kalması ve
ortaklığın bozulmaması kuvvetle muhtemeldir. Ama şirket iyi değil ve zora
girdiyse ortaklığı bozulması ve aile fertlerinin birbirine küsmesi kuvvetle
muhtemeldir. Bu yüzden şirketin başarısını ve çıkarlarını önceliklendirmek daha
akıllıca bir yaklaşım olacaktır. Ama aile fertlerini dışlayacak,
önemsizleştirecek, rencide edecek şekilde de şirketi önceliklendirmek de doğru
olmayacaktır.
Aile ve şirket arasındaki önceliği duruma göre analiz etmek,
sürdürülebilir büyümeye katkı yapacak şekilde önceliğe karar vermek gerekir. Aile
ve şirket arasındaki dengeyi sağlamak için iyi bir planlama ve yönetim
gereklidir. Bu, şirketin ve ailenin birlikte büyümesini ve gelişmesini sağlar.
Aile fertleri aile şirketinde makam sevdasına düşmek yerine,
aile şirketini yönetmeyi ve büyütmeyi öğrenmeye çalışmalarıdır. Yönetmeyi
öğrenmek için illa yöneticilikten işe koyulmak gerekmez. Öncelikle gözlem ve
analiz yapmayı öğrenmek gerekir. Bunun için de aile şirketini büyüten eski
neslin iş yapma biçimini öğrenmeye çalışmalı, aile şirketinde çalışan
profesyonellerden tecrübe edinmeye çalışmalıdır. Aile fertleri için en iyi
gelişim sahası bir departmanın veya şirketin yöneticisi olmak değil, bir
departmanı veya şirketi yöneten profesyonel yöneticinin ekip üyesi olmaktır.
Buralarda yeterince piştikten sonra yöneticilik makamlarına talip olmalıdırlar
ve hak ettilerse yöneticilik titrini almalıdırlar.
Makam, fors, güç peşinde koşan aile fertleri aile şirketine
hem maddi hem de manevi zarar verir. Zarar verdiklerini anladıklarında da iş
işten geçmiş olabilir, aile şirketi küçülmüş veya dağılmış olabilir. Bu yüzden
aile fertleri aile şirketine hizmet etmeyi düşünmeli, şirketin profesyonel tepe
yöneticileri de hissedarları “karla” memnun etmeye çalışırken, aile fertlerini
de şirkete gölge olmayacakları şekilde gelişmelerini sağlamaya çalışmalıdırlar.
Unutulmamalıdır ki bugün şirkette çalışan aile fertleri gelecekte hissedar
olacak ve en yüksek karar merci haline gelecektir. Eğer onları şimdiden
pişiremezseniz, gelecekte sizin de şirketin de başına bela olacaktır. (Maalesef
üst düzey profesyonel yöneticilerin bir görevi de veliahtları yetiştirmektir.)
Özellikle ikinci ve üçüncü nesiller, kuzenlerini ekarte
edip, köşe (statü) kapmaya çalışmak yerine kendilerini yönetici ve lider olarak
geliştirecek araştırmalara, eğitimlere yönelmeli, iş dünyasında sosyalleşmeli,
yeni girişim alanlarını araştırmalı, şirketi büyütecek projeleri üstlenmeli,
rotasyonlu bir şekilde tüm departmanlarda orta düzey görevler üstlenerek
şirketin işleyişini anlamaya çalışmalıdır. Bir departmanın, şubenin, fabrikanın
müdürü olmaya çalışmaktansa şirketin ERP programının verimli kullanılması için
proje yürütmesi veya şirketin kalite belgesi alması için süreçleri yönetmesi
veya verimliliği artıracak bir inovasyon projesine angaje olması, veya ArGe-ÜrGe
takımlarıyla yenilikler/iyileştirmeler peşinde olması veya kurumsallaşmaya kafa
yorması kendisi ve aile şirketi için daha hayırlıdır.
Bir aile şirketinin hissedarlarının varisleriyseniz soğuk
kanlı ve sabırlı olmanızı öneririm. Bir an önce kendinizi göstermek yerine, alt
düzey işlere ve fark yaratacak projelere talip olmanızı öneririm. Hak ederek
veya etmeyerek bir yöneticilik pozisyonuna atanmış kardeşinizi veya kuzeninizi
kıskanmamanızı öneririm. Onun yerine kendinizi geliştirmeye bakın. Hem kişisel
hem de mesleki bilginizi artırmaya bakın. Raporları doğru okumayı, şirketin,
rakiplerin, sektörün ve ekonominin nereye gittiğini görebilmeyi öğrenin. Böyle
yaparsanız hayal ettiğiniz o makamlar kendiliğinden size gelecektir. Aynası
iştir kişinin lafa bakılmaz. Hissedarlar ve diğer veliahtlar eninde sonunda iş
kalitenizi, çalışkanlığınızı ve vizyonunuzu görecek, sizin sözünüze ve
önerilerinize daha çok değer verecek, doğal olarak lider olmanızı
isteyeceklerdir.
Büyük sorumluluk veya büyük başarı; bir departmanın başına
geçmek veya bir şirketin başına geçmek değildir. Bırakın o alanları
profesyoneller (aileden olmayan eğitimli ve tecrübeli yöneticiler) doldursun.
Siz o profesyonellere destek verin, onların başarılı olmasını sağlayın, onları
doğru seçmeyi, doğru değerlendirmeyi ve motive etmeyi öğrenin. Bu daha büyük
bir sorumluluk ve başarıdır. Unutmayın, yönetim kurulu üyesi ve hissedar
olduğunuzda o profesyonellerle çalışacaksınız. Lider, altındaki yöneticileri başarılı
kılandır. Bir lider altındaki yöneticilerin başarısızlığından bahsediyorsa
aslında kendi başarısızlığından bahsediyor demektir. Sizin liderliğinizde şirket yöneticileri ya
başarılı olacaklar, ya da başarısız oldukları için onların yerine (mevkisine) siz
geçecek ve deli gibi çalışacaksınız. Unutmayın çok çalışan patron ahmaktır.
Profesyonel yöneticileriyle işini yöneten ve büyüten patron akıllıdır, çünkü
hayatını kolaylaştırmıştır.
Özetleyecek olursam, şu anda ister aile şirketinin hissedarı
olun, ister veliahdı olun, isterse bunların eşleri olun. Aile şirketinin ve
ailenin süründürülebilir olması için hepinize görev düşüyor. Hem şirketi hem de
aileyi güçlendirecek tutumlarda bulunmanız gerekiyor. Bencil olmadan, kendi
çıkarınızın düşünmeden, öncelikle şirketin ve ailenin çıkarını düşünmeniz
gerekiyor.
Sonuç olarak, aile şirketlerinde hissedarların en büyük
görevi, ailenin ve şirketin uzun vadeli başarısı için dengeyi sağlamaktır. Hem
ailenin hem de şirketin ihtiyaçlarını dikkate alarak, karşılıklı olarak
destekleyen bir denge oluşturmaktır. İdeal olan her iki tarafın da çıkarlarını
gözetmektir. Unutulmamalıdır ki sağlıklı bir aile şirketi, her iki taraf için
de bir kazan-kazan durumudur.