Bazı aile şirketlerinin ortakları aile şirketini iyi
yönetmeyi biliyor ama veliahtları ve aileyi iyi yönetmeyi beceremiyor.
Geliyorum diye bas bas bağıran krizleri göremiyorlar. Aile şirketinin
dağılmasına yol açacak eylemleri öngörüp, önleyemiyorlar. Benim gördüğüm ve
yaşadığım kadarıyla aile şirketlerini zor duruma sokacak sorunlardan dokuz
tanesini aşağıdaki bulabilirsiniz.
1.
Hissedarlar çocuklarını mezun olur olmaz aile
şirketine yerleştirmemelidirler. Başka şirketlerde tecrübe edinmelerini
sağlamalıdırlar. Veliahtlar okul döneminde aile şirketlerinde staj yapabilir,
yaz aylarında aile şirketlerinde çalışabilir ama mezun olduktan sonra başka
şirketlerde deneyim edinmeleri aile şirketinin hayrına olacaktır. Bu deneyimin
minimum süresi 2-3 yıl olmalıdır, hatta veliaht istiyorsa daha uzun süreler
başka firmalarda çalışmalı ve kariyer edinmelidir. Mümkünse bu firmalar
kurumsallaşmasını tamamlamış ulusal veya uluslararası çapta büyük firmalar
olmalıdır. Ayrıca veliahdın yabancı bir ülkede çalışması dil geliştirmesi ve
uluslararası tecrübe edinmesi açısından önemlidir. Hatta bu mecburi görev gibi
düşünülmeli, tüm veliahtlara zorunlu olarak uygulanmalıdır. Başka firmalarda iş
tecrübesi edinen veliahtlar aile şirketine başka şirketlerin olumlu
yöntemlerini ve kültürlerini transfer edecek, aile şirketinin daha hızlı
büyümesine katkıda bulunacaktır. Aileden bağımsız olarak kendi ayaklarının
üzerinde durmayı öğrenecek, özgüven kazanacak, gerçek kariyer rekabetine
girecek, çalışan psikolojisini anlayacak, benchmark (kıyaslama) yapacaktır. Aile
şirketini dışında 2-3 yıl kariyer yapması onu aile şirketinden uzaklaştırmaz. Diğer
hissedarlar ve veliahtlar aile şirketinin dışında çalışan veliahdı dışlamamalı,
tam tersine onun edindiği tecrübelerin aile şirketine çok katkısı olacağı
düşüncesiyle, memnun olmalıdırlar.
2.
Katkıları ne olursa olsun (majör bir neden
yoksa) tüm evlatlarınıza eşit hisse devredin. Katkınız daha fazla da olsa
kardeşlerinizden daha fazla hisse almanız gerektiğini düşünmeyin. Ailenin ilk
evlatları olan büyük kardeşler aile şirketine kardeşlerinden önce başlarlar. Bir
de ailenin şirketi kurduğu ilk zamanları zor olduğu için genelde büyük kardeşler
fazla okumadan (tahsil görmeden) aile şirketine girmiş de olabilir. Küçük kardeşler
ise ailenin refah dönemine denk gelir ve okumaya devam ederler, bu yüzden büyük
kardeşlerden çok sonra aile şirketine katılırlar. Hele kardeşlerin çok olduğu
ailede büyük kardeşin işe girmesiyle küçük kardeşin işe girmesi arasında 20-25
yıllık fark bile olabilir. Aile şirketine emek ve katkı verme süresi böyle
farklı olunca büyük kardeşler daha fazla hisse hak ettikleri düşüncesine
kapılır. Hele hele kendi çalıştığı dönemde aile şirketi daha çok büyüdüyse,
bunun kendi marifeti olduğu düşüncesine daha da çok kapılabilir. Bu düşünceleri
eşleri ve çocukları da köpürtür. Öte yandan aile şirketine erken giren büyük
kardeş doğal olarak erken emekli olacak, bu sefer küçük kardeşleri aile
şirketini büyütmek için çalışacaktır. Böyle bir dönem geldiğinde, “abimiz
emekli oldu, biz çalışıyoruz, o yiyor” diyerek kendilerine daha fazla hisse
verilmesini talep etmeleri ne kadar yanlışsa, abinin de işe erken başladığı
için daha fazla hisse istemesi o kadar yanlıştır. Şirket sahibi pek çok
baba/anne şirketlerinde çalışan çalışmayan evlatlarına ayırt etmeksizin eşit
hisse vermek düşüncesindedir. Çünkü onlar bu hisseleri de terekeleri (miras
malları) olarak görmektedir. Mallar gibi hisseleri de eşit dağıtmak onların da,
evlatların da hakkıdır. Aksini iddia etmek aç gözlülük ve düşüncesizliktir.
(Aile şirketinde çalışmayı tercih etmeyen, bu yüzden başka firmalarda çalışan
evlat da, ev kadınlığını tercih eden evlat da, engelinden dolayı aile
şirketinde çalışamayan evlat da aile şirketinden eşit hisse almalıdır.) Eşit
hisse dağıtmadığınızda evlatlarınızın kısa sürede ortaklığı bitireceğinden emin
olabilirsiniz.
3.
65-70 yaşına geldiniz ve hala aile şirketini siz
ve yaşlı ortaklarınız mı yönetiyor? Şirkette bilfiil göreviniz mi var? Hala
hisselerinizi veliahtlarınıza devretmediniz mi? Emekli olun artık. Elden
ayaktan kesilinceye kadar aile şirketinin başında olma inadından vaz geçin. Eşinizle
dünyayı gezin, torunlarınızı sevin, eski arkadaşlarınızla buluşun, yeni hobiler
edinin, yazlıkta keyif çatın, bugüne kadar kazandıklarınızın bir kısmını azıcık
harcayın. Artık yetkilerinizi de unvanlarınızı da 40-45 yaşına gelmiş
evlatlarınıza devredin. Bayrağı bir sonraki nesile mümkün olduğunca erken
devredin. Bu devir teslimi 3-4 yıla yayın. Her yıl bir görevinizi devredin. Zamanla
yeni neslin mentoru, koçu olun. Merak etmeyin batırmazlar aile şirketinizi.
Sizin yerinize geçince çakraları açılır, zihinleri berraklaşır, dikkatleri
artar, işe dört elle sarılırlar, daha sorumlu çalışırlar. Hisselerinizi de
devredin. Hatta mirasınızı da hayattayken devredin. Merak etmeyin sizi sokağa
bırakmazlar. Eskisinden daha iyi bakarlar. Daha çok saygı ve sevgi duyarlar. (Gerekiyorsa
geri kalan yaşamınızı garantiye alacak kadar malı ve hisseyi kendinizde
bırakın, ama mirasınızın da hisselerinizi de çoğunluğunu çocuklarınıza
devredin). Göreceksiniz sizden devraldıkları bayrağı daha ileriye ve daha
yükseğe dikecekler. Size daha çok danışacaklar, sizden daha çok arabuluculuk
isteyecekler, onlara daha çok yol gösterici olacaksınız.
4.
Kar payı dağıtmak kötü değildir. Genelde aile
şirketlerinde hissedarlar ürettikleri karın bir kısmını hissedarlara verirlerse
çarçur edeceklerini, zevk ve sefaya harcanacağını düşünerek, kar payı
dağıtmazlar veya çok küçük kar payı dağıtırlar. Üretilen karlar hep şirketi
büyütmeye, yeni yatırımlara, girişimlere ayrılır. Öyle ki pek çok büyük
şirketin sahibinin şahsına ait evi, arabası dahi yoktur. Hissedarların ihtiyaç
duyduğu evleri, arabaları şirketin üstüne alarak hissedarlara zimmetlerler.
Hatta evlatların düğünleri bile şirket tarafından karşılanır. Hal böyle olunca
alınan evler, arabalar, yapılan düğünler kıyaslanır ve en ufak bir farktan
dolayı bile kıyamet kopabilir. Eğer aile şirketi belli bir büyüklüğe ulaştıysa
hissedarlara şirketin karından tatmin edici miktarda kar payı verilmelidir.
Hissedarlar özel/şahsi ihtiyaçlarını buradan karşılamalıdır. Ortaklardan kimisi
aldığı kar payını biriktirir, kimisi harcar, kimisi finansal yatırıma
yönlendirir, kimisi evlatlarına pay eder, kimisi bağışlar, kimisi bunların
hepsini bir nebze yapar. Kimin parasını nasıl harcayacağına ve harcadığına asla
karışılmamalıdır.
5.
Her köşe başına aile fertlerini atamayın. Önemli
pozisyonları profesyonellere verin. Çocuklarınız illa departman müdürü, firma
genel müdürü olmak zorunda değil. Onlar zaten en önemli pozisyona gelecekler.
Yönetim kurulu üyesi ve hissedar olacaklar. Veliahtlarınızı pek ala orta düzey
yöneticilik pozisyonlarıyla da pişirebilirsiniz. Şirkete akrabalarınızı da
doldurmayın. İstihdam ettiğiniz akrabalar size güvenip az çalışabilir, ast-üst
tanımayabilir, çalışma arkadaşlarına mobbing uygulayabilir, güveninizi
suistimal edebilir, sizinle işyerinde laubali olmaya kalkabilir. Akrabanızı
işten çıkarsanız aile içinde huzursuzluğa veya ayıplanmanıza neden olabilir. Şirketinizde
bölüm başları, departman başları, fabrika başları, şube başları mümkünse
aileden, akrabalarda olmasın, profesyonellerden olsun. Şirketteki aile fertleri
profesyonellere yardımcı olsun, onlardan verim almaya çalışsın, onlardan
öğrenmeye çalışsın.
6.
Aile şirketlerindeki sorunların minimum seviyede
olması isteniyorsa hissedar olmayan eşler, gelinler ve damatları aile
şirketinde çalıştırılmamalıdır. Maalesef bu zümrenin aile şirketinde çalışması
kıskançlıklara ve tartışmalara daha çok yol açtığı tecrübelerle sabittir. Hele
hele bu zümreden bazılarının çalışıyor, bazılarının çalıştırılmıyor olması
kıyamet habercisidir. Bu zümrenin aile şirketinde çalışması yerine kendi
işlerinde çalışmaları daha sağlıklı olacaktır. Gerekiyorsa bu zümredeki
kişilere şirketten iş kurma kredisi (faizsiz ve 2-3 yıl geri ödemesiz, sonra da
taksitle geri ödemeli kredi, herkes için eşit miktarda sermaye) verilmelidir.
7.
Tutarsız olmayın. Savunduklarınızda,
taleplerinizde, itirazlarınızda tutarlı olun. Kendiniz için istediğinizi
ortaklarınız için de isteyin. Adil olun. Bugün itiraz ettiğiniz, tasvip
etmediğiniz bir davranışı yarın siz de sergilemeyin. Bugün savunduğunuzu yarın
savunmuyorsanız, mutlaka ortaklarınıza özeleştiri verin. Neden fikir
değiştirdiğinizi nedenleriyle açıklayın. Dün dündür, bugün bugündür deyip,
konuyu kapatmayın. İlkesiz davranışlar, diğer ortaklar ve çalışanlar arasında
çatışmalara ve anlaşmazlıklara yol açar. Pek çok aile şirketi sinsice çıkarlarını
koruyan, keyfi kararlar alan, tutarlı ve adil olmayan hissedarlar yüzünden
dağılmıştır.
8.
Aile Anayasasını bir kere delmekten bir şey
olmaz demeyin. Bilmeyerek de olsa aile anayasasında yazan ilkelere aykırı
davranmayın. Davrandıysanız hatanızı kabullenin ve düzeltin. Uzun görüşmelerle,
binbir emekle ve fikir birliğiyle hazırlayıp hayata geçirdiğiniz ve zamanla
daha da geliştirdiğiniz aile anayasasına uyumlu davranma kültürünü asla
bozmayın. Aksi taktirde hem ortaklarınızla aranız bozulur hem de yeni nesillere
kötü örnek olursunuz. Aile anayasası, aile şirketlerinin yönetiminde ve aile
üyeleri arasındaki ilişkilerde rehberlik eden temel kuralları ve prensipleri
belirler. Bu anayasaya uymak, aile şirketinin sürdürülebilirliği ve uyumu
açısından büyük önem taşır. Aile anayasasına sadık kalmak, hem aile üyeleri
arasındaki ilişkilerin sağlıklı bir şekilde devam etmesini sağlar hem de
şirketin başarılı bir şekilde yönetilmesine katkıda bulunur. Aile anayasasına
aykırı davranmak, aile üyeleri arasında güven kaybına yol açabilir. Bu, iş
ilişkilerini ve aile bağlarını zedeleyebilir.
Anayasaya uymamak, aile içinde ve iş ortamında çatışmaların artmasına
neden olabilir. Bu da iş verimliliğini ve aile içi huzuru olumsuz etkiler.
Anayasaya aykırı davranışlar, karar alma süreçlerinde belirsizlik yaratabilir
ve bu da şirketin stratejik hedeflerine ulaşmasını zorlaştırabilir. Anayasaya
uyulmaması, şirketin uzun vadeli sürdürülebilirliğini tehlikeye atabilir ve
aile şirketinin geleceğini riske sokabilir.
9.
Baba ve kardeşlerden oluşan ortaklıkta genel
eğilim aynı apartmanda veya kendilerine özel bir sitede oturmaktır. Bunu
birlikteliği artırmak için yaparlar. Ama her gün bir arada olmak yarar değil
zarar getirebilir. Ortakların aileleri birbirine mahkum hale gelir, yeni
komşuluklar, arkadaşlıklar geliştiremez. Sürekli birliktelik daha fazla çatışma
ihtimali demektir. Ayrı mahallelerde veya ayrı sitelerde oturmak daha
sağlıklıdır. Bu olamıyorsa bile aynı mahallede farklı apartmanlarda oturmak
veya başka ailelerin de olduğu büyük bir sitede oturmak daha iyi olacaktır.
Böylece hissedarlar aileleriyle birlikte başkalarıyla komşuluk ve arkadaşlık
geliştirebilir, birbirlerine daha az sarabilirler.